NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
f. (spoke, eski spake: spoken) konuşmak, söz söylemek, konuşma yapmak, nutuk söylemek; bahsetmek, bahsini etmek, belirtmek, ifade etmek; ses vermek, çalmak; işaretle konuşmak (gemiler arası). Speak ! Haydi, havla (köpeğe). speak by the book resmi ve talimat gereğince konuşmak, ezbere konuşmak. speak down to küçük düşürücü tavırla konuşmak. speak fair eski dostça konuşmak; yaklaşıp laf açmak. speak for lehinde söylemek, başkasının yerine söz söylemek; istemek. speak ill of aleyhinde söylemek, iftira etmek. speak of zikretmek, bahsetmek. speak out açıkça söylemek; yüksek sesle söylemek. speak to the point konuya bağlı kalmak; yerinde söz söylemek. speak up çekinmeden açıkça söylemek. so to speak tabir caizse. to speek of bahsetmeye değer, önemli, ehemmiyetli . speakable s. söylenilebilir, denilebilir, ağıza alınabilir.
i., (argo) gizli içki satılan yer.
i. konuşan veya söyleyen kimse; spiker; sözcü; hatip; meclis başkanı. speakership i. meclis başkanlığı.
s., i. hitabetme kabiliyeti olan; söz söyleyen; konuşacak gibi, canlı; i. konuşma, söyleme; ezberden nutuk söyleme; hitap. speaking acquaintance uzaktan aşinalık; tanıdık. speaking likeness aşırı benzeyiş, tıpkısı olma. speaking tube odalar veya katlar arasında konuşmaya mahsus boru; den. kumanda borusu. be on speaking terms selâm vermekten ileri gitmeyen; aşinalığı olmak. The brothers were not on speaking terms Kardeşler selâmlaşmıyorlardı bile.
Alışveriş Sepetiniz