NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
i., f. (-ned,- ning) plan; kroki, taslak; tertip, niyet maksat, fikir; yol, usul, tarz; f. planını çizmek; plan kurmak, tasarlamak; tertiplemek düzenlemek; düşünmek, niyetlenmek, working plan ilk tasarı, ge- çici. plan planner i. plan yapan kimse.
s. düzeysel.
i., zool. planarya.
i., geom. düzlem, müstevi; düzey; safha, derece; tayyare, uçak. inclined plane geom. eğik düzlem on the same plane aynı düzeyde, müsavi, aynı derecede.
i., plane tree çınar, bot. Platanus.
i., f. rende, marangoz rendesi, planya; bir çeşit mala; f. düzeltmek, rendelemek; üstünu temizlemek; den. suyun yüzünde uçar gibi gitmek.
s. tamamıyle düz, dümdüz; mustevi, düzlem; yassı. plane angle geom. düzlem açı, basit açı. plane figure geom. düzlem şekil. plane geometry düzlem geometri plane table plançete.
i., bak. planing machine.
i. gezegen, seyyare.
i. yıldızları ve güneş sistemini hareket halinde canlandlran cihaz; bu cihazın içinde bulunduğu bina.
s. gezegenlerle ilgili, gezegen gibi; seyyar, gezginci; dünyasaı. planetary gear mak. büyuk bir dişli çarkın içinde dönen küçük dişli.
i. bir gezegene iniş.
i., astr. küçük gezegen, asteroid planetoid.
s. dalga gibi çarpan veya döven, yankılanan; gurultulu.
i. planimetre, düz bir alanın yüzolçümünü ölçen alet planimetry i. yüzölçümü ölçme usulu.
planya makinası, planya tezgâhı. planing mill kereste rendeleme fabrikası.
i. düzlem küre.
i. kalın tahta, döşemelik tahta; dayanak, destek; parti programında madde. walk the plank geminin yan tarafından uzanan kalasın üzerinden suya düşüp bozulmak.
f. kalas döşemek, tahta kaplamak; kızartıp veya haşlayıp servis yapmak; k.dili fırlatmak. plank down, plank out hemen ödemek .
i. plankton.
s. bir yüzü düz obur yüzü içbükey olan.
s. bir yüzü düz öbür yüzü dışbukey olan.
i. bitki, ot; fabrika, atelye; bir kurumun malı olan bina veya arazi; demir baş; teçhizat; (argo) hile oyun, tuzak; şakşakçı; seyircilerin arasında oturup rol ya- pan oyuncu; hikâyede sonradan etkisini gösteren belirsiz bir kısım. plant louse yaprak biti; bitkilere musallat olan bit., zool. Chermus sensitive plant kuseğen, küstümotu, bot. Mimosa pudica.
f. dikmek, ekmek; kurmak, tesis etmek; tohumlarını atmak (fikir); denize balık tohumu ekmek; bahçe yapmak; mevzilendirmek; iskân etmek, yerleştirmek; (argo) aşketmek, indirmek, yapıştırmak (tokat); yutturmak. plant oneself dikilmek. plant out fideleri saksı veya limonluktan çıkararak toprağa dikmek.
i. bir çeşit müz., bot. Musa paradisiaca; bunun pişirilerek yenen meyvası.
i. koru, fidanlık; büyük çiftlik, geniş tarla, ekim alanı; istiridye yatağı; ekim.
i. ekici, ziraatçı; tohum serpme makinası; büyük çiftlik sahibi; sömürge kurucusu .
s., i., zool. insan ve ayı gibi butun tabanına basarak yuruyen; i. tabanına ağırlık vererek yurüyen hayvan.
Alışveriş Sepetiniz