NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

me ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: me
Bulunan Sonuç: 310

me

zam., bak. I, beni, bana. Ah me ! Aman, aman!. Dear me! Olur şey değil!

me

kıs. Maine.

mead

i. mayalandırılmış bal ve sudan yapılan alkollü bir içki.

mead

i., (şiir) çayır, çimen.

meadow

i. çayır. meadow grass çayır otu, çimen. meadow rue çayır sedefi, bot. Thalictrum meadow saffron güz çiğdemi, bot. Colchicum autumnale. meadow clover çayırtirfili, bot. Trifolium pratense.

meadowlark

i. sarı göğsü üstünde: siyah hilâl şekli bulunan ötücü bir çayır kuşu, zool. Sturnella magna.

meager

s. yetersiz, eksik, az; bereketsiz, mahsulsüz, kuru, yavan, tatsız; zayıf. meagerly z. yetersizce; fena, kusurlu olarak; zayıf halde. meagerness i. zayıf lık; kısırlık, kıtlık.

meal

i. yemek, öğün; yemek zamanı. meal ticket yemek kartı; A.B.D., (argo) geçim kaynağı.

meal

i. elenmemiş kaba un; una benzer şey. meal worm un kurdu.

mealtime

i. yemek vakti.

mealy

s. un gibi, unlu; beyaz benekli (at); solgun, renksiz (yüz). mealiness i. unluluk.

mealymouthed

s. samimiyetsiz.

mean

f. (meant) (ment) niyet etmek, kurmak, düşünmek; ifade etmek, mana vermek, kastetmek, demek istemek; demek. He means well. Ne kadar beceriksiz olsa da hüsnüniyeti var. It is meant for you Bu sizin için. What do you mean by it? Ne demek istiyorsun? Yaptığın doğru mu? You mean everything to me Sen benim her şeyimsin.

mean

s. orta, vasat;vasati, ortalama; mat. orantılı. mean distance ortalama mesafe. mean pressure ortalama basınç. mean time vasati güneş saati. Greenwich mean time Greenwich ortalama güneş saati.

mean

i. iki şeyin ortası, vasat, orta; ılımlık; mat. ortalama nicelik; istatistikte gözlem sonucu ortalama değer; man. orta terim; bak. means the golden mean her şeyin kararı, ikisi ortası, ideal olan şey.

mean

s. adi, aşağı, değersiz; rezil, alçak, bayağı; cimri, pinti; kılıksız; yoksul; k.dili huysuz; k.dili utangaç; A.B.D., k.dili keyifsiz; A.B.D., k.dili kötü huylu, ahlâksız, tehlikeli; A.B.D., k.dili zor, güç; A.B.D., (argo) şahane, nefis. no mean city çok iyi şehir. meanly z. alçakçasına. meanness i. adilik; cimrilik.

meander

i., f. dolambaçlı yol, labirent; zikzaklı veya dolambaçlı devinim; menderes, kıvrım; girintili kavislerden yapılmış nakış; b.h. Menderes Irmağının eski ismi; f. dolambaçlı yoldan gitmek; avare dolaşmak, gezinmek.

meaning

i. anlam, mana; amaç, gaye, maksat; yorum; önemç meaningful sç anlamlı, manalı. meaningless s. anlamsız, manasız; boş, abes.

meaning

s. maksatll, niyetli; manalı, anlamlı. meaningly z. manalı manalı.

means

i. vasıta, araç, vesile; servet, varlık, zenginlik, para. means of transport nakil vasıtası, ulaşım araçları, taşıtlar. means to an end araç, vasıta. by all means elbette, şüphesiz. by any means ne şekilde olursa olsun, ne pahasına olursa olsun; hiç. by means of vasıtasıyle. by no means elbette hayır, asla, katiyen.

meant

bak. mean.

meantime , meanwhile

i., z. ara, aradaki zaman; z. arada; aynı zamanda. in the meantime arada; iken.

measles

i., tıb. kızamık; domuz uyuzu. German measles kızamıkçık.

measly

s. kızamıklı, kızamık çıkarmış; (argo) adi, değersiz; cimri.

measurable

s. ölçülebilir, ölçüye gelir; sınırlı, ılımlı. measurably z. ölçülür surette; ölçülü olarak.

measure

i. ölçü, miktar; ölçek; her hangi bir ölçü sistemi; ölçüm, ölçme; derece, mertebe, hudut, had; şiir vezni; tedbir, yol; kanun; müz. ölçü. angular measure açı ölçüsü. beyond measure hadden aşırı, son derece. full measure tam ölçü. for good measure fazladan, ek olarak. in some measure bir dereceye kadar, kısmen. liquid measure sıvı oylum ölçüsü. made to measure ısmarlama yapılmış (elbise). short measure eksik ölçü. take one's measure birinin kabiliyetini sınamak, fig. birinin ölçüsünü almak. take measures tedbir almak, hazırlıklı bulunmak. tape measure mezura, mezur, metre şeridi.

measure

f. ölçmek, tartmak, kıymet biçmek; ölçüsü olmak; karşılaştırmak; ölçüsünü almak; süzmek, dikkatle bakmak; uydurmak, ayarlamak. measure off uzunluğuna belli bir kısmı ölçmek. measure out ölçüp ayırmak. measure swords kılıçla çarpışmak; biri ile boy ölçüşmek. measure up to beklenilen nitelikte olduğunu ispat etmek. measuring rod ölçü değneği, yüz ölçümü değneği. measuring worm yeri ölçermiş gibi yürüyen bir cins tırtıl. measured s. ölçülü, ölçülmüş; düzgün, düzenli, mevzun; sınırlanmış. measureless s. ölçüsüz, hadsiz, hesapsız. measurement i. ölçü, ölçme, ölçüm.

meat

i. yenecek et et; (eski) yemek, yi yecek şey; öz; k.dili en büyük zevk. meat and drink to him onun için gıda kadar lüzumlu şey. meat and potatoes (argo) önemli olan, temel (kısım). meat loaf rulo köfte. meat packing A.B.D. toptan kasap işi. meat pie etli börek. meaty s. etli, et gibi; özlü, dolgun.

meatus

i., anat. yol, kanal; kanal ağzı.

mecca

i. Mekke; k.h. herkesin ziyaret etmek istediği yer. .

mech.

kıs. mechanics, mechanical.

mechanic

i., s. makinist, makina ustası; s. el sanatlarına ait; makinaya ait, mekanik.

mechanical

s. makinaya veya alete ait; makina veya aletle yapılmış; el sanatlarına ait; makina gibi, mekanik; mihaniki; fiz. mekanik. mechanical advantage mekanik verim. mechanical drawing teknik resim. mechanical efficiency makinada kullanılan güçle verim arasındaki oran. mechanically z. mekanik olarak.

mechanician

i makinist.

mechanics

i., fiz. cisimlerin devimleriyle ilgili olayları inceleyen bilim, mekanik; makina ilmi; teknik.

mechanism

i. mekanizma, makina tertibatı, bir makinayı meydana getiren bütün kısımlar; işleyiş; teknik, üslup, yöntem; fels. mekanikçilik, mekanizm.

mechanist

i., nad. makinacı; makinist, makina uzmanı; fels. mekanikçi, mekanizm taraftarı kimse. mechanis'tic s. mekanik, mekaniğe değgin; fels. mekanizme özgü.

mechanization

i. makinalaşma, makinalaştırma.

mechanize

f. makinalaştırmak.

mechlinlace

Belçika'nın Mechlin şehrinde yapılan bir çeşit kopanaki, karo danteli.

med

kıs. medicine, medieval, medium.

medal

i. madalya, para şeklinde nişan.

medalist

i. madalya yapan kimse; madalya kazanan kimse.

medallion

i. büyük madalya; madalyon, daire içinde kabartma veya resim gibi süs; A.B.D. taksi ehliyeti; ehliyetli taksi şöförü.

meddle

f. karışmak, vazifesi olmadığı yerde araya girmek, başkasının işine burnunu sokmak. meddler i. herkesin işine karışan kimse, her şeye burnunu sokan kimse. meddlesome s. işe karışan. meddle someness i. başkalarının işine burnunu sokma eğilimi.

medevac

i., A.B.D. yaralıları savaş alanından hastaneye taşımada kullanılan askeri helikopter.

media

i., çoğ. vasıtalar, araçlar. the media gazete, radyo, televizyon gibi yayın araçlarının bütünü.

mediaeval

bak. medieval.

medial

s orta, vasat; ortaya ait, ortalama

median

s., i. orta; i. orta; medyan, orta değer; geom. kenarortay. median nerve kol medyan siniri.

mediate

f., s aracılık etmek, vasıta olmak, araya girmek; ara bulmak; arada haber götürmek; s. dolaylı ilgisi olan, doğrudan doğruya olmayan, dolayıslyle olan; ara yerde bulunan, ortada olan, ikisi ortası. mediately z. vasıta olarak. media'tion i. ara buluculuk, tavassut, şefaat.

mediatize

f. eski yöneticisinin unvanı ve bazı yetkileri kendisinde kalmak üzere bir ülkeyi başka bir ülkeye bağlamak.

mediator

i. arabulucu aracı, uzlaçtırıcı kimse; şefaatçi. mediatorship i. aracılık, arabuluculuk, uzlaştırma: şefaat, şefaatçilik. mediatory s. uzlaştırmayla ilgili, uzlaştırıcı; şefaate ait.

medic

i. kabayonca, bot. Medicago sativa.

medic

i., k.dili doktor; tıp öğrencisi.

medicable

s. tedavisi mümkün, iyileştirilebilir.

medical

s. tedaviye ait, tıbbba ait, tıbbi; iyileştirici, tedavi edici. medical botany tıbbi bitkiler ilmi. medical jurisprudence adli tıp. medically z. tıbbi maksatlarla, tıbben, tıb. yönünden.

medicament

i. ilâç, tedavide kullanılan madde.

medicare

i. A.B.D. ve Kanada'da devlet sağlık sigortası.

medicate

f. ilâçla tedavi etmek; içine ilâç katmak. medica'tion i. ilâçla tedavi. medicative s. ilâçla tedavi kabilinden.

medicinal

s. ilâç özelliği olan, iyileştirici, tedavi edici, teskin edici, tıbbi. medicinally z. ilâç vasıtasıyle.

medicine

i., f. ilaç, deva; b.p. ilmi, hekimlik; ilkel insanlar arasında büyü; afsun; f. ilaç vermek, ilâçla tedavi etmek. medicine ball jimnastikte kullanılan iri ve ağırca top. medicine dance Kızılderililer arasıda dini bir dansı. medicine man ilkel kabilelerde sihirbaz hekim. patent medicine müstahzar, hazır ilaç. take one's medicine hoşa gitmeyen bir şeyi yapmaya mecbur olmak, katlanmak, çekmek.

medieval mediaeval

s. ortaçağa ait veya benzer. medievalism i. ortaçağa ait inanış ve adetler. medievalist i. ortaçağ ilimleri uzmanı.

medina

i. Medine.

mediocre

s. alelade, olağan, orta derecede, ne iyi ne kötü, bayağı.

mediocrity

i. aleladelik, bayağılık; adi kimse.

meditate

f. düşünceye dalmak; düşünmek, niyet etmek, tasarlamak, kurmak. medita'tion i. düşünceye dalma, düşünme. meditative s. çok düşünen; düşünce kabilinden.

mediterranean

s., i. etrafı kara ile çevrilmiş, kapalı (deniz); i., b.h. Akdeniz Mediterranean scad karagöz istavrit balığı, zool. Trachurus mediterraneus.

medium

i. (çoğ. s.) medyum.

medium

i. (çoğ. s. media) s. orta; çevre, ortam; araç, vasıta; resim için boyaya katılan sıvı; biyol. mikrop üretimine elverişli madde; s. orta, vasat; ortalama, vasati. medium frequency radyo orta dalga. news medium gazete through the medium of vasıtasıyle.

medlar

i. muşmula, beşbıyık, döngel, bot. Mespilus germanica. Japanese medlar yenidünya, maltaeriği, bot. Eriobotrya japonica.

medley

i., s. karmakaşışık şey; müz. potpuri; s. karışık, çeşitli.

medulla

i., anat. zool. ilik; saçın özü; bot. öz. medulla oblongata anat. beynin en arka parçası, beynin omuriliğe bitişik parçası, bulbus, soğanilik. medullary s. iliğimsi; ilikli; özü.

medusa

i., mit. yılan saçlı dişi ifrit; k.h., zool. denizanası.

meed

i. (eski) hak; mükafat, ödül.

meek

s. sabırlı ve yumuşak başlı, uysal, sakin; alçak gönüllü, mütevazı; kişiliksiz. meekspirited s. alçak gönüllü. as meek as a lamb kuzu gibi, uysal. meekly z. uysalca . meekness i. uysallık.

meerschaum

i. Eskişehir taşı, lületaşı; lületaşı pipo.

meet

i. karşılaşma, atletizm yanşması.

meet

s. uygun, münasip, yakışır.

meet

f. (met) rastgelmek, karşılaşmak, tesadüf etmek, bulmak; karşılamak; tanışmak; buluşmak, toplanmak, bir araya gel mek, görüşmek; birleşmek, kavusmak; uğramak, başına gelmek; yerine getirmek.

meeting

i. toplantı; cemaat; birleşme, bitişme; meydan toplantısı, miting. meeting house toplant için kullanılan ev; Kuveykır kilise binası. meeting place toplantı yeri, buluşma yeri; uğrak. summit meeting pol. zirve toplantıse.

mega

(önek) büyük: fiz. bir milyon misli.

megabit

i., (kompütor) bir milyon bilgi birimi.

megabuck

A.B.D., (argo) bir milyon dolar.

megacephalic

s. büyük kafalı.

megacycle megahertz

i. (radyo) elekromanyetik dalganın saniyede bir milyon devirlik frekans birimi, megasikl.

megalith

i. tarihöncesi zamanlardan kalma büyük taş anıt, megalit. megalithic s. eski zaman büyük taş anıtına ait. megalo (önek) büyük, aşırı derecede büyük.

megalocephaly

i., tıb. büyük kafalılık. megalocephal'ic, megalo ceph'alous s., tıb. büyük kafalı.

megalomania

i., psik. büyüklük kuruntusu, megalomani. mega lomaniac i. büyüklük veya büyük şeyler delisi, megaloman.

megalopolis

i. birleşik şehirler, nüfus artışıyle büyük şehirlerin yayılarak birbirine bitişmesiyle meydana gelen yerleşme sahası.

megalosaur

i. yalnız fosilleri bulunan çok büyük kertenkele.

megaphone

i. megafon, sesi büyütüp uzağa işittiren konik boru.

megatherium

i. yalnız fosilleri bulunan ve Amerika kıtasına mahsus iri bir hayvan.

megaton

i. megaton, büyükton.

megrims

i., çoğ. can sıkıntısı, bunalım.

mekka , mecca

i. Mekke.

melamine

i. bir cins plastik.

melancholia

i., psik. melankoli, karasevda.

melancholy

i., s. melankoli, karasevda; can sıkıntısı, kasvet: s. melankolik; kasvetli. melanchol'ic s. hüzünlü, karasevdalı.

melange

i., Fr. karışık şey.

melanism

i., tıb. saç, deri ve dokularda renk maddelerinin fazlalığı.

melanosis

i., tıb. dokularda fazla renk maddesinin toplanması.

melba toast

peksimet.

meld

f., i. iskambil oyunlarında belirli kâğıtların bir araya gelmesi ile kazanılan sayıyı ilân etmek; i. böyle iskambil kağıtlarının bir araya gelmesi.

meld

f. birbirine karışmak.

melee

i. meydan kavgası.

melilot

f. kokulu yonca, sarı yonca, bot. Melilotus officinalis.

melinite

i. çok kuvvetli duman sız barut, melinit

meliorate

f. düzeltmek, iyileştirmek; iyileşmek, düzelmek meliora,tion i. islah.

meliorism

i. dünyanın zamanla iyiye gittiği inancı.

melliferous

s. bal hâsıl eden bal taşıyan.

mellifluent , -luous

s. bal gibi akan, bal gibi tatlı. mellifluence i. tatlı dil. mellifluently, fluously z. tatlı dilli.

mellow

s., f. olgun; yıllanmış (şarap) dolgun, yumuşak, tatlı (ses veya renk); iyi huylu, hoş tabiatlı; keyifli; yumuşak (toprak); f. olgunlaşmak; yumuşatmak, yumuşamak. mellowness i. olgunluk; yumuşaklık.

melodeon

i. ufak bir çeşit org; bir çeşit akordeon.

melodic

s. ahenkli; melodiye ait.

melodious

s. ahenkli, tatlı, şirin, hoş sesli. melodiously z. ahenkle; tatlı sesle. melodiousness i. ahenklilik.

melodize

f. melodi bestelemek; ahenk vermek.

melodrama

i. heyecanlı dram, melodram. melodramat'ic s. melodram kabilinden; aşırı duygusal. melodram'atist i. melodram yazan.

melody

i. melodi, ezgi, nağme; terennüm edilen şiir.

melon

i. kavun, karpuz; (argo) havadan gelen kâr. cut the melon (argo) karı paylaşmak.

melt

f., i. eritmek, halletmek; erimek; yumuşatmak; yumuşamak, mülâyimleşmek; yok etmek; yok olmak; kalbini yumuşatmak; i. erimiş madde; eritme, erime; bir defada eritilen miktar. melt into içine karışmak. melt into tears göz yaşlarına boğulmak. melting point erime noktası. melting pot pota; çeşitli milletlerden kimselerin kaynaştığı memleket.

melton

i. yünlü kalın kumaş. kıs.

mem.

member, memoir, memorandum, memorial.

member

i. üye, aza; organ, uzuv; mat. denklemin bir tarafı. member of parliament (kıs. MP) milletvekili. membership i. üyelik; üyeler.

membrane

i. zar, gışa; parşömen parçası. membrana'ceous, membranous s. zarımsı, zardan ibaret; tıb. zar hâsıl eden.

memento

i. (çoğ. -tos, -toes) hatıra, yadigâr, andaç. memento mori lat. kuru kafa gibi ölüm sembolü.

memo

i., k.dili kısa not.

memoir

i. biyografi; inceleme yazısı, rapor.

memoirs

i. hatıralar; bir cemiyetin veya şirketin tutanakları.

memorabilia

i., çoğ. hatırlanmaya değer şeyler; böyle şeylerin kaydı.

memorable

s. hatırlanmaya değer, anılmaya layık. memorably z. hatırlanacak şekilde.

memorandum

i. (çoğ. -da, -dums) ileride hatırlanması için yazılan kısa not; muhtıra; not.

memorial

s., i. hatırlatıcı; hatırda tutulmuş; i. herhangi bir şeyi anmak için yapılan şey veya merasim; amt, abide; muhtıra, tezkere, önerge.

memorialize

f. takdirle anmak; anma töreni yapmak.

memorize

f. ezberlemek, ezbere öğrenmek.

memory

i. hafıza, hafıza kuvveti, bellek, anlak, zihin, hatır; olayları hatırlanan zaman müddeti; hatırlanan şey: hatıra, andaç. in memory of hatırasına, anısına.

men

bak. man.

menace

i., f. tehdit; tehdit eden ,sey; f. tehdit etmek, gözdağı vermek. menacingly z. tehdit ederek.

menad

bak. maenad.

menage

i., Fr. aile; ev idaresi, ev işleri.

menagerie

i. yabanıl hayvanlar koleksiyonu; yabanıl hayvanların sergilendiği yer, hayvanat bahçesi.

mend

i. onarım; tamir olunmuş yer. on the mend iyileşmekte, gelişen, düzelen.

mend

f. onarmak (çamaşır); ıslah etmek; tashih etmek, düzeltmek; daha iyi hale koymak; iyileşmek. Least said, soonest mended Ne kadar az laf söylenirse mesele o kadar çabuk kapanır. mend matters vaziyeti düzeltmek. Mend your ways Davranışlarına dikkat et. mendable s. onarılabilir;ıslahı mümkün. the mending onarılacak çamaşırlar.

mendacious

s. yalancı; yalan. mendaciously z. yalancılıkla mendacity i yalancılık.

mendicant

s., i. dilencilik eden, dilenen; dilenciye mahsus; i. dilenci.

menfolk

i., k.dili erkek kısmı, erkekler.

menhaden

i. yağı çıkarılan ve eti gübre olarak kullanılan ringa cinsinden bir balık, zool. Brevoortia tyrannus.

menhir

i., ark. yekpare taştan yapılmış abide.

menial

s., i. hizmetçiye ait, hizmetçilik kabilinden; köleye yakışır; süfli, bayağı, adi, asağılık; i. hizmetçi

meningitis

i. tıb. beyinzarı iltihabı, menenjit.

meniscus

i. bir tarafı içbükey ve diğer tarafı dışbükey mercek; fiz. tepesi içbükey veya dışbükey duran sıvı sütunu; anat. menisk, oynak ayçası.

menopause

i., biyol. âdet kesilmesi, aybaşı kesimi, menopoz.

mensal

s. aylık, ayda bir, her ay olan.

mensal

s. sofraya ait, sofrada kullanılan.

menses

i., çoğ., biyol. adet, aybaşı.

menshevik

i. (çoğ., s.,-viki) Rus Sosyal Demokrat Partisinde (1903-1917) Bolşeviklere karşı olan tutucu üye.

menstrual , menstruous

s., biyol. adetle ilgili, aybaşına ait.

menstruate

f. âdet görmek. menstrua'tion i. adet, aybaşı.

menstruum

i. (çoğ. -ums, -strua) eritici madde, çözücü madde.

mensurable

s. ölçülebilir, ölçülmesi mümkün; belirli bir müzik üslubuna ait.

mensural

s. ölçüye ait; ölçmeyle ilgili.

mensuration

i. ölçme mesaha; hacim ve alan ile uzunluk belirlenmesinden bahseden matematik dalı.

mental

s. zihne,ait, zihni, akılla ilgili, ansal. mental age akıl yaşı. mental arithmetic akıldan yapılan hesap. mental deficiency geri zekâlılık. mental healing telkin yoluyle sözde tedavi. mental hygiene ruh sağlığını koruyan tedbir ve usuller. mental reservation huk. zihni kayıtlama. mentally z. akıl yoluyle, aklen, zihnen.

mentality

i. zihniyet, düşünüş, fikir durumu; zekâ.

menthol

i., kim. mantol, nane ruhundan çıkarılan ıtırlı bir madde. mentholated s. mantollü.

mention

i., f. söyleme; ima, ifade, zikir, anma; f. zikretmek, anmak, ima etmek, lafını etmek, ağıza almak. honorable mention bir yarışmada ödül kazanmaya yaklaşıp kazanamayan kimsenin gönlünü almak için isminin zikrolunması., mansiyon. Don't mention it Bir şey değil efendim Estağfurullah. make mention of zikretmek, anmak.

mentor

i. akıllı ve güvenilir öğretmen veya kılavuz.

menu

i. yemek listesi, menü.

meow

i., f. miyav; f. miyavlamak.

mephistopheles

i. cennetten kovulduğu farzedilen yedi şeytandan ikincisi, Mefisto; kötü insan, hain adam. Mephis tophe'lian, -lean s. şeytanca, haince.

mephitis

i. yerden çıkan zehirleyici pis kokulu buhar; pis koku. mephitic s zehirleyici; fena kokulu.

mercantile

s. ticarete ait, ticari. mercantile agency tüccarlar hakkında bilgi toplayıp bildiren acente, ticaret ofisi mercantile fleet ticaret filosu. mercantile marine ticaret filosu; ticaret gemileri. mercantile law ticaret hukuku. mercantile system Avrupa'da derebeyliğin yıkılmasından sonra başlayan ve özellikle para bolluğunu sağlayacak ihracata önem veren iktisadi sistem. mercantilism i. ticaret zihniyeti, ticari anlayış.

mercator

i. Felemenkli bir coğrafya ve harita uzmanının adı. Mercator's chart Merkator sistemine göre yapılmış harita. Mercator's projection Merkator projeksiyonu

mercenary

s., i. yalnız kâr veya çıkar gözeten, paragöz; ücretli (yabancı orduda hizmet eden asker); i. yabancı orduda ücretli asker. mercenarily z. çıkarına düşkün şekilde. mercenariness i. çıkar düşkünlüğü.

mercer

i., ing. kumaşçı, kumaş satıcısı.

mercerize

f. pamuklu kumaşları boyamaya hazırlamak için bunları alkaliye batırmak; parlaklık vermek suretiyle kumaşı ipeğe benzetmek, merserize etmek. mercerized s. merserize.

merchandise

i., f. ticari eşya, satış eşyası, emtia, mal; f. alışveriş etmek, ticaret yapmak.

merchant

i., s. tacir tüccar; mağaza sahibi, dükkâncı; s. ticarete ait, ticari, ticarette kullanılan. merchantman i. ticaret gemisi. merchant marine ticaret filosu. merchant prince çok zengin tüccar merchant tailor tüccar terzi.

merciful

s. merhametli, şefkatli; acı çektirmeyen. mercifully z. merhametle; acı çekmeden. mercifulness i. merhametlilik.

merciless

s. merhametsiz, amansız, şefkatsiz, acımasız. mercilessly z. merhametsizce, şefkatsizce. mercilessness merhametsizlik.

mercurial

s., i. canlı; kurnaz; değişken; cıva gibi, cıva kullanılmasından ileri gelen; i. cıvalı ilâç. mercurially z. canlılıkla; dönek tabiatla; cıva vasıtasıyle.

mercuric

s. cıvalı; kim. iki değerli cıvalı. mercuric chloride aksülümen.

mercurochrome

i. merkürokrom, antiseptik bir ilaç.

mercurous

s., kim. tek değerli cıvalı.

mercury

i. Romalıların ticaret mabudu; astr. Merkür, Utarit; k.h. haberci; kim. cıva; termometre veya barometrede bulunan cıva sütunu; yer fesleğeni, bot. Mercurialis perennis. mercuryvapor lamp civa buharlı lamba.

mercy

i. merhamet, inayet, lütuf; rahmet, mağfiret, af; bereket; insaf. Mercy!, For mercy's sake ! Aman ! Allah aşkına ! at the mercy of insafına (kalmış), elinde.

mere

i., (eski) veya (şiir) göl; bataklık.

mere

s. katkısız, safi; önemsiz. merely z. sadece, ancak, yalnız, sade.

merest

s. en az olan.

meretricious

s. cicili bicili, sahte gösterişli, kaba süslü.

merganser

i. testere gagalı ördek, zool. Mergus merganser.

merge

f. karışıp birleşmek; içine karışıp kaybolmak; huk. birleşmek.

merger

i., huk. bir mülk veya bir şirketin başkasıyle birleşmesi.

meridian

i., s., boylam dairesi, meridyen daire; doruk, zirve; s. meridyen; dorukta olan; öğle vaktine ait. meridian circle meridyen daire.

meridional

s., i. boylam dairesine ait veya benzer; güneye ait; güneyde olan; i. güneyli; güney Fransalı. meridionally z. meridyen doğrultusunda kuzey ve güney.

meringue

i. pasta üzerine konan bir çeşit krema; beze.

merino

s., i. merinos koyununa veya yününe ait; i. merinos koyunu; merinos yününden yapılan kumaş; merinos yünü.

merit

i., f. yararlık, değer; hüner, marifet; hak; mukâfat; fazilet; f. hak etmek, değer kazanmak, lâyık olmak. merit system A.B.D. devlet memurluğunda başarıya göre atama ve terfi sistemi. on his merits değerine göre. Order of Merit ingiliz kral veya kraliçesi tarafından verilen yararlık nişanı. the merits huk. esas, davanın esası.

meritorious

s. hürmete layık, değerli, methedilmeye değer. meritoriously z. övülecek surette.

merlin

i. Avrupa'ya mahsus küçük doğan, bozdoğan, zool. Falco columbarius aesalon.

merly

s. hünerli,ustaca masterliness i. ustalık, hüner.

mermaid

i. belinden aşağısı balık şeklinde olan efsanevi denizkızı.

merman

i. belinden asağısı balık şeklinde olan efsanevi deniz adamın.

merriment

i. keyif, cümbüş, eğlenti, şenlik; sevinç, neşe.

merry

s. şen, keyifli, neşeli, canlı; neşe verici, keyiflendirici. make merry cümbüş yapmak, eğlenmek. merrily z. neşeyle, merriness i. neşe, keyif.

merryandrew

i. soytarı, palyaço.

merrygoround

i. atlıkarınca.

merrymaking

s., i. şen, neşeli; i. cümbüş, eğlence.

merrythought

i., ing. 1ades kemiği.

mesa

i. platform gibi yassı ve yanları dik tepe.

mesalliance

i. kendisine uygun olmayan birisiyle evlenme.

mescal

i. Amerika Birleşik Devletlerinde ve Meksika'da yetişen dikensiz kaktüs, bot. Lophophora williamsii; bazı sabır otlarından elde edilen uyuşturucu içki. mescal button dikensiz kaktüsün uyuşturucu etkisi olan kurutulmuş tepesi.

mescaline

i., tıb. meskalin.

mesdames

i., çoğ. (tek. madame) hanımlar.

mesdemoiselles

i., Fr., çoğ. (tek. mademoiselle) genç kızlar.

meseboan

i. sözlük yazarı, sözcük anlamı uzmanı.

mesentery

i., anat., zool. bağırsakları karın duvarına bağlayan ince zar, ince bağırsak askısı, mesenter. mesenter'ic s. mesentere ait. mesenteritis i. tıb. mesenter iltihabı.

mesh

f. ağ. ile tutmak, tuzağa düşürmek; çark dişlerini birbirine geçirmek.

mesh

i. ağ gözü; ağ, şebeke; çark dişlerinin birbirine girmesi; gen. çoğ. tuzak gibi şey. in mesh birbirine girmiş. meshwork i. ağ örgüsü, şebeke halinde örgü.

meshuggah

s., (argo) deli, çatlak.

mesial

s. orta, vasat; zool. bedenin ortasına ait.

mesmerism

i. ondokuzuncu yüzyılda manyetizma ile hastaların tedavi edilebileceklerini ileri süren bir teori; ipnoz. mesmerize f. ipnotizma ile uyutmak; bütün dikkatini çekmek.

mesne

s., huk. orta, mutavassıt.

mesoderm

i., biyol. ortaderi.

mesogastrium

i., anat. mideyi karnın alt duvarına bağlayan zar, mesogastriyum.

mesomorphic

s., fiz. sıvı ile billur arasında bir halde olan; adale ve kemikleri çok gelişmiş (insan).

meson

i., fiz. elektron ile proton arasında bir cisimcik meson.

mesophyll

i., bot. yaprakların yumuşak iç dokusu, mezofil.

mesopotamia

i. Mezopotamya.

mesotitis

i., tıb. ortakulak iltihabı.

mesozoic

s., jeol. mesozoik, ikinci zamana ait.

mesquite

i. Kuzey Amerika'ya mahsus baklagillerden bir çeşit ağaç veya çalı.

mess

i. karışıklık, düzensizlik, bozukluk; karışık şey; karışık durum, müşkül veya utandırıcı durum; tatsız yemek; çorba veya lapaya benzer yemek; daima aynı sofrada yemek yiyen kimseler, sofra arkadaşları; böyle arkadaşlarla yenen yemek. mess hall aynı kişilerin devamlı olarak yemek yedikleri yer. mess kit askerlerin kullandığı küçük sefertası. messmate i. sofra arkadaşı messy s. karmakarışık, intizamsız; kirli, pasaklı.

mess

f. karmakarışık etmek; bozmak, kirletmek. mess around with (argo) uğraşmak, ilgilenmek. mess up yüzüne gözüne bulaştırmak; kirletmek, bozmak; karışmak.

message

i. haber, mesaj; resmi bildiri; peygamberin halka bildirdiği haber.

messenger

i. haber götüren kimse, ulak; kurye.

messiah

i. Mesih, isa; kurtarıcı.

messianic

s. Mesih'e ait, Mesihi; kendisini kurtarıcı sayan.

messieurs

i., Fr., çoğ. (tek. monsieur) efendiler, baylar (kıs. Messrs.)

messuage

i., huk. mesken; müş temilatı ile beraber mesken.

mestizo

i. metis, melez, kırma, iki ayrı ırktan gelen insan .

met

bak. meet, meta önek değişmiş.

metabolism

i., biyol. metabolizma metabol'ic s. metabolik.

metacarpus

i., anat. el tarağı metacarpal s. el tarağına ait.

metacenter

i., fiz. aşkın merkez, denk merkezi.

metagalaxy

i., astr. kâinatın tümü.

metage

i. resmi surette ölçme veya tartma; ölçme ücreti.

metal

i. maden; madde; tıynet, tabiat; şişirilmeye ve dökülmeye hazır erimiş cam; ing. yol yapmak için kullanılan kırık taş. test someones metal bir kimsenin cesaretini ve ataklığını denemek. metallist i. madenci, maden uzmanı. metalize f. maden haline koymak; maden özelliğini vermek.

metallic

s. madeni, madene benzer, madenden yapılmış; maden hâsıl eden .

metalline

s. madeni; maden tuzu ile dolu.

metallography

i. metalografi.

metalloid

i., s. maden olmayan fakat madene benzer basit cisim; s. madene benzer.

metallotherapy

i. birtakım sinir hastalıklarının maden tuzları ile tedavi usulü.

metallurgy

i. metalurji metallur'gic(al) s. metalurjiye ait. metallurgist i. metalurji uzmanı.

metalwork

i. madeni eşyalar; maden işi .

metamorphic

s. başkalaşan, başkalaşım geçiren. metamorphism i. başkalaşım, başkalaşma.

metamorphose

f. başkalaştırmak; başkalaşmak.

metamorphosis

(çoğ. -ses) i. şekil değişimi; tamamen değişme (gaye, durum, benlik); değişen şey veya kimse; biyol. başkalaşım, başkalaşma; tıb. dokularda oluşan anormal değişme.

metaphor

i. mecaz. mixed metaphor birbirine uymayan mecazların bir araya getirilmesi. metaphor'ic(al) s. mecazi. metaphorically z. mecazen.

metaphrase

i., f. aynen tercüme kelimesi kelimesine tercüme; f. aynen tercüme etmek; metni değiştirmek.

metaphysics

i. metafizik, fizik ötesi. metaphysical s. metafiziğe ait. metaphysically z. metafizik yönünden.

metaplssm

i., biyol. hücrede bulunan yağ ve karbonhidrat gibi cansız maddeler, metaplazma; gram hece veya harfler yoluyle kelimenin değiştirilmesi.

metastasis

i., tıb. hastalığın bir uzuvdan diğerine yayılması, metastaz; değişme; bedende bir organa ait vazifenin diğer organa intikali.

metatarsus

i., anat. ayak tarağı. metatarsal s. ayak tarağına ait.

metathesis

i., gram bir kelimede harf veya seslerin yer değiştirmesi; kim çift dekompozisyon; şartların tersine dönmesi.

mete

f., out ile ölçüp vermek veya taksim etmek.

metempsychosis

i. ruhun bir vücuttan diğerine geçişi.

meteor

i. akanyıldız, meteortaşı şahap, ağan, ağma, göktaşı. meteorite i. yere düşen meteortaşı. meteor shower meteortaşı yağmuru.

meteoric

s. meteortaşına ait; meteortaşına benzer; parlak, göz kamaştırıcı, çok süratli; havaya ait, hava olaylarına bağlı.

meteorograph

i. meteorolojik olayları kaydeden alet.

meteoroid

i. atmosfere girince meteortaşı olan gökcismi.

meteorology

i. meteoroloji; belirli bir yerin hava şartları. meteorolog'ic(al) s. meteorolojik. meteorol'ogist i. meteoroloji bilgini.

meter

i., f. sayaç, saat; f. saat ile ölçmek. gasmeter havagazı sayacı. water meter su sayacı.

meter , ing metre

i. şiir vezni, ölçü; müzik ölçüsü.

methane

i. metan.

methanol

i. metil alkol, metanol.

metheglin

i. bal likörü.

methinks

f. (methought) (eski), (şiir) zannederim, galiba.

method

i. yöntem, usul, metot; yol, tarz; düzen, nizam.

methodical

s. nizamlı, munta zam, düzenli, yöntemli; sistemli. methodically z. düzenli olarak.

methodist

i. Metodist, bir Protestan mezhebi üyesi.

methodize

f. usule uydurmak, intizam vermek.

methodology

i. metodoloji, yöntembilim.

methuselah

i. çok yaşlı adam.

methyl

i., kim. metil methylalcohol kim. metil alkol.

meticulous

s. çok titiz, çok dik katli, kılı kırk yaran. meticulos'ity, meticulousness i. titizlik, kılı kırk yarma. meticulously z. kılı kırk yararak.

metier

i. meslek, iş, meşguliyet

metonymy

i., kon. san. bir şeyi belirli bir özelliği ile isimlendirme usulü: good food. için a good table. metonym'ic(al) s. bu usule ait.

metope

i., mim. dorik mimarisinde. çatıyı taşıyan sütun üstündeki kabartmalı dört köşe taş.

metric -rical

s. metreye ait, metreye göre; metre sistemini kullanan; şiir veznine ait, ölçülü. metric system metre sistemi. go metric metre sistemini uygulamak. metrically z ölçüyle; metre sistemine göre.

metricate

f. metre sistemine dönüştürmek.

metro

i., ing. metro.

metrology

i. ölçüler ve tartılar bilgisi veya sistemi. metrolog'ical s. bu sisteme ait.

metronome

i., müz. metronom.

metronymic

s., sosyol. anasanlı, soyadını ana tarafından alan.

metropolis

i. başşehir, başkent; büyük şehir.

metropolitan

s., i. başşehre ait; başpiskoposa ait; i. metropolit; başşehirde oturan kimse.

mettle

i. huy, tutum ve gidiş; şevk, hırs, hararet. on one's mettle elinden gelen en iyi işi yapmaya hazır. mettlesome s. canlı, ateşli.

metu

kıs. Middle East Technical University Orta Doğu Teknik Üniversitesi, abb. ODTÜ.

mew

i., f. atmaca kafesi; f., up ile kafese koymak. mews i., ing. ahırdan bozma evleri olan dar sokak.

mew

f., i. miyavlamak; i. kedi miyavlaması; miyavlama taklidi.

mew

i. martı, zool. Larus canus.

mewl

f. bebek gibi zayıf sesle ağlamak.

mex

kıs. Mexico.

mexico

i. Meksika. Mexico City Meksiko. Mexican i., s. Meksikalı.

mezereon

mezeryon, kokulu mor çiçek veren bir çalı, bot. Daphne mezereum.

mezzanine

i. asma kat; ara kat; tiyatro birinci balkon.

mezzo

s. orta; yarım. mezzo forte orta derecede kuvvetli (ses). mezzo piano orta derecede yumuşak (ses). mezzorelievo i. yarım kabartma heykel. mezzosoprano i. soprano ile alto arasındaki ses.

mezzotint

i., f. bir çeşit bakır veya çelik klişe; f. böyle klişe ile resim basmak.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL