NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

eve ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: eve
Bulunan Sonuç: 26

eve

(i.) Havva. dauqhter of Eve Havva'nın kızı; kadın; mütecessis kadın.

eve

(i.) akşam; arife gecesi; arife.

evection

(i.),(astr.) güneş çekiminden ötürü ayın hareketinde meydana gelen düzensizlik.

even

(f.) düzleştirmek, düzletmek, tesviyeetmek; up ile eşitlemek, müsavi hale getirmek, düzeltmek.

even

(z.) hatta, bile, dahi; düz, eşit olarak; tamamıyla, tam. even if olsa bile. even so öyle olsa da, rağmen.

even

(s.) düz, düzlem, müstevi; eşit, müsavi; düzenli, muntazam; doğru, tarafsız,bitaraf; paralel, muvazi, denk, aynı seviyede;çift, tam (sayı); temkinli, değişmez .evencolor her tarafı aynı tonda olan renk. evenhanded (s.) tarafsız, bitaraf. even number çift sayı. even with the roof dam yüksekliğinde, damla bir hizada. get even with intikam almak, hakkından gelmek. break even kâr ve zararı eşit olmak, ancak masrafını karşılamak. on an even keelden. (gemi) yatay durumda. odd and even tek ve çift. evenly (z.) düz bir durumda; eşit olarak; tarafsızca. evenness (i.) düz oluş; eşitlik; tarafsızlık.

even

(i.) ,şiir akşam.

evenfall

(i.) akşam.

evengelize

(f.) Hıristiyan olmayanlara İncil'i öğretmek; Hıristiyanlığa çevirmek. evanlleliza'tion (i.) İncil'i öğretme, İncil'i öğrenme.

evengelişt

(i.) gezici vaiz; dört İncil'i yazanlardan biri. evangelis'tic (s.) dört İncil'e ait, İncil va'zma ait.

evening

(i.) akşam; gece; suvare; bir şeyin sona ermekte olduğu devre, özellikle ömrün son seneleri. evening dress gece elbisesi. evening primrose eşekotu, (bot.) Oenothera biennis. evening star akşam yıldızı, güneş battıktan sonra görülen Zühre yıldızı Good evening. İyi akşamlar. Tünaydın. musical evening müzik gecesi.

evensong

(i.) akşam duası.

event

(i.) olay, vaka, hadise; sonuç, netice, akıbet. at all events, in any event her halûkârda, ne olursa olsun. in the event of takdirde, halinde. quite an event olağanüstü bir durum. eventful (s.) hadiselerle dolu. eventfully (z.) olaylarla dolu olarak.

eventide

(i.) şiir akşam, akşam vakti.

eventual

(s.) akıbette, netice olarak vaki olan, nihai, en sonraki. eventually (z.) nihayet, sonunda, er geç, ilerde.

eventuality

(i.) ihtimal, netice, işin sonu.

eventuate

(f.) sonuçlanmak, neticelenmek; çıkmak, meydana gelmek.

ever

(z.) asla, hiç bir zaman; ebedi, daima, her zaman, durmadan; herhangi bir zamanda. ever after ondan sonra, hep, artık. everand anon arada sırada. ever burning hiç sönmeyen, daima yanan. ever changing daima değişen. ever living ölmez, ebedi ever more daima, ilelebet. ever so much pek çok. ever so often sık sık. for ever and ever. ilelebet; ebediyete kadar. for everand a day (k.) dili ilelebet, daima. if ever şayet, eğer, kazara. Nothing ever happens. Hiç bir şey olduğu yok . scarcely ever hemen hiç. seldom if ever nadiren, belki de hiç. the finest ever en güzeli. Well, did you ever ! Acayip ! Çok tuhaf ! Allah Allah !

everglade

(i.) özellikle Florida' da bataklık. the Everglades Güney Florida'daki geniş bataklık saha.

evergreen

(s.), (i.), (bot.) yaprağını dökmeyen, her dem taze; (i.) daima yeşil kalan ağaç veya bitki, yaprağını dökmeyen ağaç.

everlasting

(s.), (i.) ebedi, ölümsüz, daimi, sonsuz; sürekli, devamlı; fazla uzun süren, sıkıcı; dayanıklı; kuruyunca şekli verengi bozulmayan (çiçek veya bitki); i ebediyet, sonsuzluk; bot kuruduğu zaman rengini ve şeklini koruyan bir çeşit çiçek; birçeşit dayanıklı İngiliz kumaşı everlastingflower medine çiçeği, bot Gnaphalium; ölmez otu, bot Xeranthemum inapertum everlastingly z ebediyen, daima; fazlasıyla everlastingness i ebediyet, sonsuzluk

evermore

(z.) ilelebet, ebediyen, daima. for evermore ebediyen.

eversion

(i.) tersine döndürme, tersyüzetme; ters dönme.

evert

(f.), (fizyol.) tersine döndürmek, içini dışına çevirmek.

every

(s.) her, her bir, her biri; her türlü. every bit as much tam onun kadar. everyfour days dört günde bir. every now and then, every now and again ara sıra, arada bir. every once in a while arada bir. every other day iki günde bir, günaşırı. everyother person her iki kişiden biri. everybody (zam.) herkes. everybody else başkaları, öbürleri. every day her gün. everyday (s.) her günkü, alışılmış, mutat, adi. everyman (i.) halktan biri, herhangi bir kimse. every one her biri. evervone (zam.) herkes. every so often arada sırada. everything (zam.) herşey. everywhere (z.) her yerde. every which way (k.dili) her yöne, her tarafa, düzensiz.

evesive

(s.) kaçamaklı, baştan savma; kaçmaya yarar. evasively (z.) kaçamak olarak, baştan savma bir surette. evasiveness (i.) kaçamak, baştan savma.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL